chako etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
chako etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Unutulan Kraliçe


Kitap adı : Unutulan Kraliçe


Yazar adı : Vanora Bennett


Tarihi roman olarak çok başarılı bir kitap ve bence çevirisi de çok güzel yapılmış. Çok kalın bir kitap olmasına rağmen çok çabuk ilerleyip, çabucak bitiyor.

Kitapla ilgili en büyük olumsuzluk arka kapak yazısının çok başarısız olması. Kitabın içeriğini yansıtmada yetersiz. Ayrıca Türkçe'ye çevrilirken kitabın adını neden Unutulan Kraliçe gibi uygunsuz bir şekilde değiştirmişler bilmiyorum. Çok daha iyi bir isim ve kapak yazısı hakeden bir kitaptı bence.

İlk başta da yazdığım gibi dönem çok başarılı bir şekilde anlatılmış. İngiltere ve Fransa arasındaki sorunları, egemenlik savaşlarını, dönen entrikaları güzel bir kurguyla okuyoruz.

Tavsiye edilir.





Chako

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Before the Devil Knows You're Dead-Şeytan Duymadan Önce


İki kardeş anne ve babalarına ait mücevher mağazasını soymaya karar verip işler ters giderse neler olur?

Herşey değişir, hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Zamanda ileri geri giderek izlediğimiz çok başarılı bir film. Bir soygun sahnesiyle başlayan film, soygunun öncesine dair, soygunun sebepleri ve oluşunu anlatırken bir yandan da soygundan sonra yaşananları anlatıyor.

Andy ve Hank farklı sebeplerle paraya ihtiyaç duymaktadırlar ve Andy Hank'e aile işletmelerini soymayı teklif eder. Hem ortamı tanıyorlardır, hem de iş yeri sigortalı olduğu için maddi zarar da olmayacaktır, ama işler yolunda gitmeyince, ailece çok ciddi manevi zarara uğruyorlar.

Güzel bir film ve sıkıcılığa kaçmadan akıcı bir şekilde ilerliyor.

Tavsiye edilir.



OYUNCULAR

Philip Seymour Hoffman ... Andy Hanson

Ethan Hawke ... Hank Hanson

Albert Finney ... Charles Hanson

Marisa Tomei ... Gina Hanson

Aleksa Palladino ... Chris Lasorda


YÖNETMEN

Sidney Lumet


SENARYO

Kelly Masterson





Chako

6 Temmuz 2010 Salı

Mavi Defter


Kitap adı : Mavi defter


Yazar adı : James A. Levine


Kitap Hindistan'ın bir köyünde doğup, daha sonra şehre getirilen Batuk'un anılarını yazdığı bir defterden oluşuyor. 9 yaşındayken seks kölesi olarak satılan minik kız, 15 yaşına geldiğinde tesadüfen bir kalem bulur ve içinden gelenleri yazarak kendini avutmaya başlar.

Küçücük yaşında başına gelenleri anlayamayışı,yaşadıklarını kabulleniş şekli ve yaptığı masumca çıkarımlar gerçekten insanın içini sızlatıyor.

Kitap yorumu bir kenara, bu kitapta anlatılan olayların Hindistan'da çok sıradan ve normal olması daha da üzücü.





Chako

4 Temmuz 2010 Pazar

The Bounty Hunter - Ödül Avcısı




Her zamanki gibi yine eğlenceli bir Jennifer Aniston filmi.

1 saat 50 dakika süren film, her anı koşturma içinde geçen 4-5 saat gibi bir süreyi anlatıyor.

Milo Boyd kumara düşkünlüğü yüzünden işini kaybetmiş ve ödül avcısı olmuş bir eski polistir.

Eski eşi Nicole Hurley ise kariyerine düşkün bir gazeteci.

Birbirine aşık olan çift zamanla artan geçimsizlik yüzünden ayrılır ve bizim izlediğimiz kısım, ödül avcısı olan Milo'nun Nicole'un peşine düşmesiyle başlar.

Sıkılmadan izleyeceğiniz bir fil arıyorsanız tavsiye edilir.

OYUNCULAR

Gerard Butler ... Milo Boyd

Jennifer Aniston ... Nicole Hurley

YÖNETMEN

Andy Tennant

SENARYO

Sarah Thorp




Chako

2 Temmuz 2010 Cuma

Kayıp Gül


Kitap adı: Kayıp Gül

Yazar adı: Serdar Özkan



Arka kapağını okuyup, yayınlandığı ülke sayısını görünce çok büyük beklentilerle okumaya başladığım bir kitaptı ama beğenmedim açıkçası.

Tamam tarz olarak "Simyacı", "Martı" gibi bir havası var ama olması gerektiği gibi doğal, sadece değil bence. Gündelik tabirle "çakma" bir kitap. O kitapları okuyup da "Ben de böyle bir kitap yazayım bakalım" deyip de yazılmış gibi. Sırf acaba bitişi mi bu kadar güzel diye bekleyip hayal kırıklığına uğradığım bir kitap.

Reklamını yapan ajans bence yazarın kendisinden daha başarılı.

Belki beni aşan bir kitaptır, içinde hayatın sırlarına dair bilgiler vardır, orasını bilemem tabi. :) Ama ben pek tavsiye etmiyorum.



Chako

Aşk, Bir Kere


Kİtap adı: Aşk, Bir Kere


Yazar adı: Maeve Binchy


Maeve Binchy'nin "Geri Döneceksin" kadar iyi tek kitabı bence. "Gümüş Yıldönümü"nde olduğu gibi olayları insanların bakış açılarından okuyoruz.Ve yine sıradan hayatlar olmasına rağmen kitap hiç sıkmadan yavaş yavaş ilerliyor.

Diğer bir değişiklik de eski kitaplarındaki karakterlere rastlamıyor oluşumuz. Malum genelde daha önce bir kitabında baş karakter olan kişi daha sonra başka bir kitabında bir komşu veya iş arkadaşı, ya da hasta olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu kitap bir kasabadaki insanlar üzerinden ilerlediği için olsa gerek, eski tanıdıklarımıza rastlamıyoruz.

Maddy ilk aşkını unutmayıp hayat boyu yalnızlığı seçiyor, Niall küçüklük aşkı Nessa'yla evleniyor, Maura kocası tarafından terkediliyor ama hayatının aşkı olan oğlu Michael onun için yetip de artıyor bile...

Maeve Binchy'nin tüm kitapları gibi edebi bir değer taşımamakla birlikte iyi zaman geçirmek için güzel bir kitap.



Chako

Gümüş Yıldönümü


Kitap adı: Gümüş Yıldönümü

Yazar adı: Maeve Binchy



Geçen hafta kitabı okuyup bitirdiğimde Maeve Binchy'nin yazdığı ilk değişik kitap diyecektim çünkü ilk defa farklı bir anlatım tarzı seçmişti ve konusu da ilk defa karamsardı.Ama işleniş şekli bakımından farklı başka bir kitabını daha okuduğum için o konuyu bir sonraki kitabı hakkındaki yorumuma bırakıyorum.

Daha önce okumuş olduğum "Geri Döneceksin", "Ateşböceklerinin Mevsimi", "Yalnız Kadınlar Sokağı", "Ruh ve Yürek"...vs gibi kitaplar neredeyse birbirinin aynı bir sonla bitiyordu. Genelde aldatılan ya da başlarına başka felaketler gelen kadınlar sonunda mutluluğu bulup çok başarılı hayatlar sürüyordu.

"Gümüş Yıldönümü"nde de her zamanki gibi sıradan hayatlar yaşayan sıradan insanlar var ama bu defa herkes için mutlu son olmuyor, tüm kadınlar mutlu ve başarılı değil.

Mesela Deidre'nin hayatı kitabın başından çok daha farklı devam etmiyor.

Genel olarak çok başarılı bulmadığım bir kitap, hatta "Ruh ve Yürek" gibi Maeve Binchy'nin en kötü kitaplarından biri olarak nitelenebilir.




Chako

22 Haziran 2010 Salı

Patasana


Kitap adı: Patasana

Yazar adı: Ahmet Ümit



"Ahmet Ümit'in tüm kitaplarını okuma" yolunda ilerlerken, favorilerim arasına ekleyeceğim bir kitaba denk geldim; "Patasana".

Ahmet Ümit bu kitabında da "Bir Ses Böler Geceyi" kitabındaki gibi iki ayrı olayı, iki ayrı zamanı bir arada işlemiş. Ve yine çok şaşırtıcı bir sonla bitirmiş.

Bu kitabında sözde Ermeni soykırımı hakkındaki karşıt fikirleri karakterlerinin ağzından yazıya dökmüş. Olaylara iki tarafın bakışlarını insani tabanda işlemiş.
Aynı zamanda son günlerde acı bir şekilde tekrar tekrar gündeme gelen PKK terörüne yer vermiş. Halkı kandırmaları, çocuklarını onlara kaptıran ailelerin acısını anlatmış, o havayı soluyan insanların ruhlarında kalan izleri anlatmış.

Patasana'nın ağzından insanın içindeki vahşet arzusunu, dünyada varoluştan beri süregelen savaşı, aşkı, korkaklığı, vazgeçmeyi okuyoruz.

Ayrıca bu romanda dikkatimi çeken diğer bir ayrıntı da Ahmet Ümit'in betimlemelerdeki başarısı. Yemek yenen sahneler aç karnına okunacak gibi değil. Neredeyse Yaşar Kemal kadar başarılı olduğu kısımlar var. :)

Belki "Kavim" kadar iyi değil ama kesinlikle ikinci sırayı hakeden bir kitap. Çaba harcanarak, araştırma yapılarak yazıldığı belli. Tavsiye ederim.



Chako

19 Haziran 2010 Cumartesi

Masumiyet Müzesi


Kitap adı: Masumiyet Müzesi
Yazar : Orhan Pamuk

Okuduğum çok sayıda Orhan Pamuk kitabı içinde dili en hafif olan kitabı bence.Kolay okunması haricinde beğenmedim.

Kitabın baş karakteri olan Kemal bey, zengin, yurtdışında eğitim görmüş ve nişanlanmak üzere olan bir gençtir. Müstakbel nişanlısının vitrinde beğendiği bir çantayı ona sürpriz yapmak için almaya gitmesiyle başlıyor kitaptaki hikaye.

O butikte gördüğü uzak akrabası Füsun'la aralarında başlayan ilişki, Sibel'le nişanlanmasının ardından karasevdaya dönüşüp, çok depresif bir ruh hali içinde devam ediyor.
Kitaptan alıntı yapmak istediğim bir kısım var sadece. Çok güzel bulduğum bir tespit;

"Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez. Bazı insanlar kimi coşkulu anlarında hayatlarının o altın anını "şimdi" yaşadıklarını içtenlikle (ve sık sık) düşünebilir ya da söyleyebilirler belki,ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da güzelini, daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar. Çünkü özellikle gençliğinde, hiç kimse bundan sonra her şeyin daha kötü olacağını düşünerek hayatını sürdüremeyeceği gibi, insan eğer hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa, geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur."

Çoğu zaman beni sıkan ayrıntılarıyla hoşuma gitmedi.

Aslında kitap hakkında daha fazla yorum yapmayacaktım ama kitabın kapak resmini internette ararken, kitapta anlatılan müzenin gerçekte de kurulduğunu okudum.İlginç bir ayrıntı bence.



Chako

6 Haziran 2010 Pazar

KUKLA



Kitap adı: Kukla

Yazar adı: Ahmet Ümit

Ahmet Ümit Türk polisiye-gerilim yazarları içinde bir numara bence. Şimdiye kadar çok sayıda kitabını okudum ve her seferinde "Evet, en iyisi" dedim.

Kitabın arka kapağından da anlaşılacağı üzere Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan "Derin Devlet" kavramını güzel bir kurguyla işliyor.

Bir zamanların başarılı ve parlak gazetecisi Adnan Sözmen, işinin tek düzeliğinden sıkılarak, hayatı boşlayıp alkole sığınmasıyla, iş hayatının ardından aile hayatında da kayıplara uğramış. Eşinden ayrıldıktan sonra etliye sütlüye dokunmayan yazılar yazarak, geceleri içip, öğlene kadar uyuyarak, oğlu da dahil kimseyi takmadan bir hayat sürmektedir.

Ta ki işten atıldığı gün, yıllardır görmediği üvey kardeşi karşısına çıkana dek.
Kardeşi Doğan başının belada olduğunu, öldürüleceğini ve ölüme giderken yanında götürebileceği kadar çok kişiyi götürmek istediğini söyler. Bu yüzden gözden düşmüş de olsa gazeteci olan kardeşi Adnan'dan onun hakkında bir haber yaparak, gerçekleri ortaya çıkarmasında yardımcı olmasını ister.Hem üvey kardeş oldukları, hem de 1970li yılların o siyasi ortamında iki farklı görüşte olmalarından dolayı yok denecek kadar zayıf ilişkilerinden dolayı Adnan bu teklife çok şaşırır ve huzurunu bozmak istemediğinden bu fikre sıcak bakmaz, isterse başka bir arkadaşına yönlendirebileceğini söyler. Doğan kardeşinden başka kimseye güvenemeyeceğini söyleyip, ısrar etmeyerek, telefon numarasını verip Adnan'ı kararsızlık için de bırakarak ayrılır.

Doğan'ın ülkücü olduğunu, çeşitli eylem ve faaliyetlerde bulunduğunu bilen Adnan, az da olsa merak etmesine rağmen bu işe bulaşmamaktan mutludur. Ama kardeşinin arabası yanıp içinde bir de ceset bulununca istemese de bu işin içine çekildiğini farkeder. İlk olarak ölen kişinin üvey kardeşi olduğundan cesedi teşhis etmek için onu almaya gelen polisler, ardından da yapacakları haberle gündeme geleceğini düşünen gazeteciler peşine düşer.

Herşeye rağmen uzak durmaya çalışan Adnan, bu konuyla ilgili haber yapmasına yardım ettiği yakın arkadaşı Arif'in öldürülmesi ve aldığı tehdit telefonundan sonra dayanamaz ve Doğan'ın ona bırakmış olduğu ipuçlarını takip etmeye başlar.

Sürekli yeni şeylerle karşılacağınız, her sayfada "acaba"larla dolu olan çok iyi bir roman. Sonuna kadar heyecanla okuyacağınızı düşünüyorum. Bence tek eksik yanı sonunun çok kısa kesilmesi. Herşey yerli yerine oturtulmuş ama okurken tahminler yürüttüğünüz kimi konular hakkında cevaplar bulamayabilirsiniz.

sonuç olarak başta da dediğim gibi bu türün yazarları arasında en iyi olan Ahmet Ümit yine çok güzel bir kitap yazmış, kesinlikle okumaya değer.


Chako

2 Ağustos 2009 Pazar

ASK




Kitap adi : Ask

Yazar : Elif Safak



Elif Safak bu kitabinda bir yandan Mevlana ve Sems’in dostlugunu, ilahi aski anlatirken, bir taraftan da Ella ve Aziz Z. Zahara arasinda mail yoluyla baslayip gelisen aski anlatiyor. Kitabi okurken kimi zaman 1200 lu yillarda oluyorsunuz, kimi zaman da 2000li yillarda...


http://www.duranozen.com/derleme.html adresinden de bulabileceginiz Sems’in 40 kurali kitabin icine cok guzel yerlestirilmis.


Kitap icerisinde Sems birbirinden guzel oykuler anlatiyor, bunlardan birisi;

"Hazreti Musa bir gün bir başına dağları dolanırken,uzaktan yoksul ve yanlız bir çoban görmüş.Çoban dizüstü çökmüş,ellerini semaya açıp dua etmekteymiş.Bu durum Musa''nın çok hoşuna gitmiş ama yaklaşım da çobanın duasını duyunca afallamış.
*Kurban olduğum Allah'ım.Seni ne kadar severim,bir bilsen.Ne istersen yaparım,yeter ki Sen iste.Sürüdeki en yağlı koyunu kes desen,gözümü kırpmadan keserim Senin için .Koyun kavurması güzeldir Allah''ım kuyruk yağını da alır pilavına katarsın,tadından yenmez olur.*
Musa duaya kulak kabartarak çobana yaklaşır.
"Yeter kiSen dinle,ayaklarını yıkarım.Kulaklarını temizler,bitlerini ayıklarım.Ne kadar çok severim ben Seni.Sana çok hayranım!"
Duydukları karşısında Musa öfkenden küplere binmiş.Bağıra çağıra kesmiş çobanın duasını: "Sus,seni cahil adam! Ne yaptığını sanırsın.Allah hiç pilav yer mi? Allah''ınayakları var mı ki yıkayasın? Böyle dua mı olurmuş? Külliyen gnaha giriyorsun.Derhal tövbe et!"
Çoban,Musa''dan azar işitince kulaklarına kadar kızarmış,utancından yerin dibine geçmiş.Özür üstüne özür dilemiş,bir daha böyle kendi kafasına göre dua etmeyeceğine yeminler etmiş.O gün akşama kadar Musa çabanın tanında durup ona temel duaları ezberletmiş.Sonra "Allah bendenrazı olur,iyi bir iş yaptım" diye düşünüp yoluna devam etmiş.
Ama o gece bir ses işitmiş.Seslenen Rab imiş.
"Ey,Musa, sen bugün ne yaptın? Sen ayırmaya mı geldin buluşturmaya mı? Şu garip çobanı azarladın.Onun Bana ne kadar yakın olduğunu anlayamadın.Ağzından çıkan lafı bilmese de, o çoban inancında samimiydi.Kalbi temiz,niyeti halisti.Biz kelimelere bakmayız.Niyete bakarız..Kelimelere bakacak olsak yer yüzünde insan kalmazdı! Biz çobandan razıydık.Başkasına medih olan söz sana zemdir.Ona bal olan sana zehirdir.Sen işittiklerini inkar ve küfür saydın ama bilsen ki bir kabahati varsa bile,ne tatli kabahattir onunki."
Musa hatasını anlamış.Ertesi gün güneş doğar doğmaz çobanı görmek için tekrar dağa çıkmış.Çoban yine duaya durmuşmuş.Ama dünkü heyecanından,samimiyetnden eser yokmuş artık.Öğrettiği gibi yakarmaya gayret gösterdiğinden,aman yanlış bir laf etmeyeyim diye takılıyor,kekeliyor,terliyormuş.Musa,çobana ettiğinden pişman olup sırtını okşamış ve demiş ki:
"Ey dost,ben hatalıyım,ne olur afet,Bildiğin gibi dua et.Allah''ın nazarında böylesi daha kıymetlidir.
Çoban,Musa''dan bunları işitince hayrete düşmüş ama bir o kadar da rahatlamış.Ne var ki o artık bir üst aşamaya vasıl olmuş olduğundan,masum,inkarına,tatlı günahına dönmeyip,Musa''nın öğrettiği ezbercilik de kalmayıp,tüm bunların ötesine geçmiş.Rabb''ine yakın mutlu mesut,mübarek bir hayat sürmüş.”



Sems gordugu bir ruya uzerine, dunyanin bir yerinde ruhuna es birinin varligini ogrenir ve yola duser. Sonunda ruhdasinin yerini ogrenmistir ama hocasi bu yolun sonunda olum olacagini da soyler Sems’e, gitmesini engellemek icin elinden geleni yapar ama Sems bilir ki;

”Her kisin bir bahari, her baharin bir sonu vardir. Ve su veciz hala gecerlidir: askin oldugu yerde, er ya da gec ayrilik vardir.”


Sems kararlidir gitmeye ve hocasi da bilir ki; ask dusmus bir yurege kimse engel olamaz. Sonunda yolcu ederken Sems’e ipek bir mendil verir ve hocasinin agzindan sunlari duyariz:


” Bak, ipekböceği kozadan çıkarken alın teriyle ördüğü ipeği yırtıp parçalar. Bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçerler, ya ipekböceğini. İkisini birden koruyamazlar. Çoğu zaman ipeği kurtarmak için ipekböceğinin canını alırlar. Bir tek ipek mendil için bilir misin yüz ipekböceği can verir?"


Sems gider Mevlana’yi bulur ama ruhdasini bulmus olmanin verdigi mutluluga eristikten sonra oldurulur, cunku dostluklari kiskanilir. Ve kitabin bir yerinde sunu da okuruz;

"Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet 'aşktan önce' ve 'aşktan sonra' aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişsiniz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir! O kadar degismelisin ki, sen sen olmaktan cikmalisin"

Ella 20 yillik evliligi boyunca esinin kendisini aldattigini bilir ama;

“Ne kadar az bilirsen bilmek istediğin şeyleri, o kadar az incelir derin, incinir, kalbin. O kadar az kanarsın. Böyle bakınca aslında cehalet o kadar da kötü bir şey değildi."


Sonunda Ella “ask”i buldugu Aziz'in pesinden gitmeye karar verir ve Aziz’in hastaligindan dolayi birlikte cok zamanlari olmadigini ikisi de biliyordur. Aziz der ki;

“Gordugun gibi sana verebilecegim tek sey su icinde bulundugumuz an! Tabii isin asli, kimse kimseye bundan otesini vaat edemez. Ama bunu hep unuturuz. Gelecege dair planlar duymak isteriz.”


Ve son olarak;

“Sems diyor ki ask butun ayrimlari gecersiz kilarmis.”

Chako

31 Temmuz 2009 Cuma

Yuregim Seni Cok Sevdi




Yuregim Seni Cok Sevdi


Yazar: Canan Tan


Kitabin genel bir degerlendirmesini yapmadan once sunu belirtmeliyim ki, cok da okunmaya degecek bir kitap degil. Adindan da anlasilacagi uzere aska dair bir kitap ama icinde gecen ask arka kapakta yazdigi gibi “ Asli ile Murat’in Istanbul-Bursa-Amerika ucgeninde yasadiklari destansi askin oykusu” diyebilecegimiz kadar buyuk bir askin oykusu degil. İcinde gecen siir alintilari ve bazi cumleler disinda bir cekiciligi yok.

Konusu universitede birbirlerine asik olan Asli ve Murat’in sozde “destansi” aski. Murat Bursali zengin bir ailenin ogludur, Asli’yla evlenmek istemektedir ama evlenirlerse Bursa’da yasamasi gerektigini dusunen Istanbullu Asli, evlilikten kacmak, kesin bir karara varana kadar ertelemek icin Amerika’da yuksek lisansa baslar. Bir sure sonra, iliskilerine basindan beri karamsar bakan Asli, Murat kendine bir yol cizebilsin diye ondan ayrilir. Yuksek lisansinin bitiminde ise evlenip Bursa’ya yerlesmeyi goze alamayan Asli, Amerikali Robin Coleman ile evlenip Amerika’da yasamaya basliyor. Bu sirada Murat’ta ailesinin istedigi bir kizla evlenip, Bursa’da yasamaktadir.

Aradan birkac yil gecince Asli ailesinden uzak olmaya dayanamayip, esinden bosanarak ulkesine donuyor ve Amerika’da baslamis oldugu akademik kariyerine Turkiye’de devam ediyor. Bir seminer icin gittigi Bursa’da karsilastigi Murat’la bir sure sohbet ettikten sonra, Murat’in kizina “Aslim” ismini koydugunu ogreniyor ve Murat’tan bunun aciklamasi olarak su cumleyi duyuyoruz;

“Evet, Aslim dedim ona! Her solukta ozgurce Aslim diye haykirabilmek icin... Son nefesimi verirken de dudaklarimda adinin olacagindan eminsin artik, degil mi? “

Chako

10 Temmuz 2009 Cuma

Yaratıcılık Fabrikası




Yaratıcılık Fabrikası
İşyerinizi bir fikir jeneratörüne dönüştürmek için pratik öneriler

Yazar: Jack Foster

Genel olarak reklamcılık sektöründe üst düzey yetkili kişilere hitap eden bir kitap olmakla birlikte, insan ilişkileri açısından da faydalı bilgiler veren bir kitap.
İçindeki illüstrasyonlar da kitabın daha rahat ve sıkılmadan okunmasını sağlıyor.

Kitap “fikircilik” kavramının tanımı ve önemiyle başlıyor, yazara göre reklamcılık gibi sektörlerde yönetici sıfatı taşıyan kişilerin yaptıkları “yönetmek” ya da “ yönlendirmek” değil, “fikircilik” etmek.
“Lider motive eder, yönlendirir, yönetir ve rehberlik eder. Fikirci yenileştirir. … Kısacası fikircilik liderliğin bir adım önünde gider, çünkü bir fikirci liderlikten daha fazlasını yapar – o, kişilerin kendi rehberliklerine olan inancını destekler.”

Kitapta konuyla ilgili Henry Miller’dan çok güzel bir alıntı da var;
“Hiç kimse kaderimizi ellerine teslim edebileceğimiz kadar büyük ya da akıllı değildir. Herhangi birisi bizi ancak kendi kendimizi yönetebileceğimize olan inancımızı güçlendirerek yönlendirebilir.”

Yazara göre bir fikircinin kişisel olarak yapılabileceği 16 şey var;
1. Altın kuralı izleyin.
Bu altın kuralın ne olduğunu en iyi Goethe’nin su sözüyle özetleyebiliriz;
“Birisine olduğu gibi davranırsak onu olduğundan daha kötü hale getiririz. Oysa ona, olma potansiyelini taşıdığı kişiymiş gibi davranırsak, onu olması gerektiği kişi haline getiririz.”
2. Birlikte çalıştığınız kişileri umursayın.
3. Onların sizin için değil, sizinle birlikte çalıştığını unutmayın.
4. Sizden hoşlanmalarını sağlayın.
5. Hataları üstlenin, övgüleri onlara aktarın.
6. Sadece hoşlandığınız kişileri ise alın.
7. Onlara güvenin.
8. Çabalarını övün.
9. Onlara başarısız olma özgürlüğü tanıyın.
10. Amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olun.
11. Önemli konularda asla yalan söylemeyin.
12. Biraz coşkulu olun.
13. Onlardan yardım isteyin.
14. “Ben” demekten vazgeçin.
15. Soytarıyı oynayın.
Burada bahsi geçen soytarılık, yönetici konumundaki kişinin aptalca sorular sorması, saçma sapan şeyler söylemesi ve gülünç duruma düşmesi gibi durumların çalışanlara düşünmek, üretmek ve bunları açıklamak cesareti vereceği fikridir.
16. Kendiniz de keyif alın.

Yazara göre bir fikircinin örgütsel olarak da yapabileceği 7 eylem var;
1. Onayların sayısını azaltın.
Yani firma içindeki hiyerarşiyi en aza indirin. Onaylayan kişinin onaylatan kişiden daha üstün olması gerektiği fikri, onaylatanı incitir ve başarısızlığa ve güvensizliğe iter.
2. Herkesi şirketin sahibi yapın.
3. Gereksinimlerini karşılayın.
4. Küçük tutun.
Burada vurgulanmak istenen, bir işyerinde çalışanların sayısı artarsa kişiler arasındaki ilişkilerin kopacağı, bu yüzden sayının düşük tutulmasının ilişkileri pekiştirip, yaratıcılığı artıracağıdır.
5. Onlara şirketle ilgili her şeyi anlatın.
6. Kurallardan kaçının.
7. Eğitim giderlerini karşılayın.

Son olarak bir fikircinin uygulayabileceği 18 strateji;
1. Tek bir çözüm değil, birçok çözüm isteyin.
2. Görevlerinin daha kolay görünmesini sağlayın.
3. Fikirleri reddetmeyin, daha fazlasını isteyin.
4. Onlarda bir seferde birden fazla görev verin.
Yazara göre bir fikir üretmenin en iyi yolu bilinçaltınızı o konu üzerine çalıştırmanızdır, ki bu da ancak başka bir isle uğraşırken mümkün olur.
5. Daha kısa zamanda daha fazla fikir üretmelerini isteyin.
6. Eğer işe yaramıyorsa değiştirin.
Burada bahsi geçen değiştirme çalışanlar içindir.
“Nasıl, her zaman daha iyi bir fikir ortaya çıkabilirse, her zaman daha iyi bir ekip de kurulabilir.”
7. Kendi başlarına bırakın.
8. Bildikleri gibi yapmalarına izin verin.
9. Problemin gerçek problem olduğundan emin olun.
10. Parlamalarına olanak tanıyın.
11. Korkulara karşı uyanık olun.
Buradaki korkular, insanların işlerini kaybetme korkulardır. Bu korku kimi insanların yaratıcılığını artırırken, kimi insanlarda olumsuz etki yapar.
Öncelikle kırılgan ve deneyimsiz insanlar bu korku yüzünden fikir üretmek ve bunları açıklamaktan korkabilirler.
İkinci olarak korku kısa vadede insanları olumlu etkilerken uzun vadede sonuç almayı engeller. İnsanlar böyle gergin ortamlarda çalışmayı reddederler ve en kötüsü bu korku iş yerinin havasını zehirler.
12. Bize-karşı-biz değil, bize-karşı-onlar haline getirin.
Yani şirket içinde gruplar oluşturup rekabet ortamı yaratmaktansa, bu rekabet duygusunu rakiplere yöneltmek daha iyidir.
13. Herkesin yaptığını paylaşın.
14. Deneyimleri paylaşın.
15. Keyif yaratma yollarını araştırın.
16. Tatile çıkmalarında ısrarcı olun.
17. Tatile istedikleri zaman çıkmalarını sağlayın.
18. Verimliliği unutun, fikri umursayın.

Kitap genel olarak yukarıdaki bilgilerden ibaret. Yukarıdaki maddeleri anladığınız sürece kitabı okumanıza gerek olmadığını düşünüyorum.

Kimler okumalı:
Yönetici adayları
İş hayatına yeni adım atanlar
Ayrıca insanlarla iyi iletişim kurmak için de faydalı olabilir.

Chako