26 Aralık 2018 Çarşamba

Room Gizli Dünya (2015)


Çok farklı boyutlardan bakıldığında insanı derinden etkileyecek bir dram. Kadın olmak her dönemde zor olmuştur. Dünyamızda erkek egemendir. Farklı psikolojik sorunları olan özellikle bir konuda yetersizliği ve acizliği olan erkekler, kadınlar ve çocuklar üzerinde şiddet veya baskılar yapmaktadır.

Daha geniş anlamda ise savunması ve gücü daha az olan üzerinde psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalıyor.

Film bir odada çocuğuyla beraber kaçırılıp 7 yıl boyunca kilitli kalan bir kadının gerçek hikayesini anlatıyor. Çocuğun sadece gökyüzünü gören bir penceresi ve televizyonundan dünyaya bakışını basit ama etkili anlatıyor.

jack karakterini oynayan jacob tremblay oyunculuğuyla övgüyü hak ediyor. Özellikle kaçış sahnesinde nefeslerinizi tutup bekliyorsunuz...

Dram filmlerindeki yalancı ağır duygusallık yok o kadar sade  akıcı ki duygular iliklerinize kadar akıp gidiyor. 

Filmi sizi içine alır, onun duygularında kendinizi unutursunuz farklı birisi gibi hissedersiniz, mutlu olursunuz hissettiğiniz bu yeni tanıştığınız duygudan. 

Kendinizi ister annenin ister çocuğun yerine koyun, yoğun duygular yaşatacaksınız. 

Şiddet öğesi bulunmaması rağmen şiddeti anlatan bir film. 

Bu filmi izlediyseniz şanslısınız çünkü bazı filmleri keşfetmek şanstır.

4 Ocak 2014 Cumartesi

Vampir İmparatorluğu - Daybreakers

Konusu, son zamanlarda bol bol izlediğimiz vampirlere ilişkin olmakla birlikte, en azından benim izlediğim diğer filmlerden farklı birkaç yanı var. Spoiler vermemek ama bir yandan da filmin diğer vampir filmlerinden farklı olan noktaları olduğunu belirtmek istiyorum. Mesela daha önce hiç kendi kanından ya da diğer vampirlerin kanından beslenen vampir gördünüz mü? Ben görmemiştim. Bu filmde işte o durum ve sonrasında ne olduğu var.


Ya da vampirlikten kurtulmak mümkün mü sizce, yani geri dönüşü var mı? İşte bu filmde onu araştırıyorlar.

Vampirler dünyayı ele geçirmişler ama kan bankalarında yeterince kan kalmadığı için alternatif arayışları içindeler, bir yandan da dünyada az sayıdan kalan insanları avlıyorlar. Ethan Hawk işte bu alternatifi bulmaya çalışan şirkette çalışıyor ve her gün işe gidip gelirken, bir düzeneğe yerleştirilmiş ve kanları alınan insanlara bakıyor.

Ölümsüz olmak mutlu olmaya yeter mi, neden bir abi kardeşini vampire çevirmek ister o istememesine rağmen, vampir olmak insanları kurtarmaya çalışmak için bir engel mi? Ethan Hawk'ın depresif hayatında bu sorular var.

Çok güzel bir film diyemem, çok kısa kesilmiş bir çok şey ama farklı bir bakış açısı ile diğer filmlerde ayrılıyor olması izlemek için bir sebep bence.

Chako

3 İdiots


Son zamanlar izlediğim en eğlenceli filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlamak doğru olur sanırım. "İzleyip de bilgisayarımdan sileyim, harddiskte yer açılsın" düşüncesiyle izlemeye başladığım ama şu an "tekrar izlenecekler" klasörümde bulunan hem güldüren hem ağlatan Hint filmi.


Yönetmeni Rajkumar Hirani olup, eğlenceli dansları, hareketli müziklerinin yanı sıra arkadaşlık üzerine vurgularıyla izlenesi bir film.

Rancho Shamaldas Chanchad,Farhan Qureshi ve Raju Rastogi'nin arkadaşlıkları üzerine kurulu filmde, bu üçlünün mühendis olmak için geldikleri üniversitede tanışıp, ağlayarak gülerek devam eden arkadaşlıkları sonucunda mezun olmaları ve Farhan ve Raju'nun mezuniyet sonrasında ortadan kaybolan Rancho'yu bulmaya giderken geçmişi hatırlamaları şeklinde ilerliyor.

Ailelerini mutlu etmek için mühendis olmaya çalışan, üzerindeki baskı sebebiyle derslerinde başarısız olan, sadece ezber yapıp tekrarladıklarının anlamını sorgulamayan öğrencinin başarılı kabul edilmesi gibi örnekler üzerinden eğitim sistemi ve ailelerin çocuklarının kariyer tercihleri üzerindeki etkileri kimi zaman güldürerek kimi zaman göz yaşartarak anlatılıyor.

Filmin genel olarak pozitif bir havası var ve "all izz well"de bu havayı özetleyen cümle.

Kimi zaman esprileri komik bulmadığım veya dansların, şarkıların gereksiz uzatıldığını düşündüğüm oldu, ki bir çok hareket fazlasıyla abartılıydı, ama yine de nasıl bir filmse, insana huzur veriyor ve yüzde bir gülümse film süresince kalıyor.

Eğer canınız sıkkınsa ve biraz güleyim diyorsanız izleyin derim. Sürekli gülmeyeceksiniz filmi izlerken elbette, ama insanların her şeye rağmen nasıl mutlu olabildiklerini göreceksiniz ve "all izz well" deyip sıkıntılarınızdan kurtulmayı başarabilirsiniz belki de.

Chako

27 Nisan 2013 Cumartesi

Community

Şimdiye kadar bu blogda film ve kitapları hakkındaki fikirlerimizi yazdık ama diziler neden olmasın?

Çok severek izlediğim bir dizinin artık sıkıcılaşmaya başlaması durumu yüzünden yazmak istedim "Community" hakkındaki fikirlerimi.



Şuan 4. sezonu yayınlanan dizinin özellikle ilk 2 sezonu bayağı iyiydi, "hangi bölüm daha güzel" diye karar veremediğim olurdu ama 3. sezondan beri çıtayı bayağı düşürdüler ve bazen izlerken sıkıldığım bile oluyor.

Dizide çok eğlenceli Dekan Pelton diye bir karakte var mesela;



Kılıktan kılığa giren, sürekli Jeff'i elle ve sözle taciz eden ama okulu iyileştirmek için de elinden geleni yapan bir karakter. Ya da bence dizinin en eğlenceli insanı Señor Chang;



Bu karakterleri daha çok kullanmak yerine sıklıkla Abed'in hayal dünyasında gezip, çizgi karakterler izliyoruz. Bazen de zengin, yaşlı ve huysuz bir öğrenci olan Pierce Hawthorne'un kurnazlık yapmak amacıyla ortalığı karıştırmasını. Ya da çalışma grubunun Annie Edison'ı yeni bir olayla çıkıyor karşımıza. Troy gibi, Abed gibi sevimli karakterlerin çocuksu eğlencelerini izlemek yerine Pierce ya da Annie'yi izlemek neden?

Gerçi Troy ve Abed ile ilgili de battaniye ya da yastıklarla kale yaptıkları bölümler vardı, o bölümleri de pek eğlenceli bulmamış, gereksiz yere uzattıklarını düşünmüştüm.

Bir dizinin bu kadar güzel başlayıp, kötü devam etmesi ne yazık.

İMDB'deki 8,7 puanın da dizinin ilk sezonlarında verilmiş oylardan kaynaklandığını düşünüyorum.




Chako

19 Aralık 2012 Çarşamba

Amerigo Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikayesi

Amerigo - Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikayesi
Stefan Zweig
Çeviri: Ogün Duman
Can Yayınları


Kitap biyografi olarak tanımlanmış ancak bu bir kişinin biyografisi - ne Kolomb ne de Americo Vespucci - değil, bu kitap bir kıtanın isimlendirme sürecini anlatır ve Amerika'nın biyografisidir.


Kitabın arka kapağındaki şu cümle tanıtım anlamında bana da yeterli geldi.

"Stefan Zweig, bu eserinde, bugün Amerika olarak bilinen kıtanın bu adı alışının ardındaki inanılması güç rastlantılarla örülü "yanlışlıklar komedyası"nı anlatır."

Amerigo ufak hacimli, tamamı 99 sayfa (fakat bölümler 11. sayfadan başlıyor) 2-3 saat içerisinde rahat okunabilecek tarihsel güzel bir kitap.

Bölüm adlarını vererek bitireyim; 


  • Amerigo (11)
  • Tarihsel durum (14)
  • Otuz iki sayfalık ölümsüzlük için (27)
  • Bir dünya adına kavuşuyor (40)
  • Büyük kavga başlıyor (55)
  • Belgeler yığılıyor (72)
  • Vespucci kimdi? (82)

5 Temmuz 2012 Perşembe

Kagıt


Yönetmen: Sinan Çetin
Senaryo: Sinan Çetin
Oyuncular: Ayşen Gruda, Ahmet Mekin, Zeynep Beşerler, Uğur Bilgin, Öner Erkan, Asuman Dabak


Geniş bir pencereden bakarsak hayatın en acı içten gerçeklerini, güzel ve zeki bir senaryo ile hayata bir es verin ve düşünmek için seyredilesi bir film

Saçma sapan kanunların karşısında memurları tevekkülle dinleyen insanların bürokrasi yüzünden başına gelenleri anlatan kısa bir hikaye ile karşımıza çıkıyor.

Kanunsuz düzenin daha iyi olacağını savunan filmde...
Kaliforniya'da otel odalarında portakal soymak yasak..
Fransa'da domuzlara Napolyon adını vermek yasak...
Her yasak kendi isyancılarını yaratır.. Yasaklar üzerine gidilen filmde Film çekmek için devletten izin alınması...

İnsanların başlarına ne takıp takmayacakları, evlerinde hangi dilde konuşacakları ne giyecekleri ne yiyecekleri yasaları ilgi alanlarına neden girdiği neden ilgilendirdiği sorusunu soruyor ve sorguluyor film.


"20. yüzyılda devletlerin "yasal kağıt"larıyla öldürülen sivil insan sayısı 268 milyondur."  - R.J. Rummel / Death by Government 1997






21 Haziran 2012 Perşembe

Sakkara'nın Kumları

Yazar adı : Glenn Meade

Kitap Adı : Sakkara'nın Kumları



Glenn Meade'in "Brandenburg" kitabını okuduktan sonra "vay be" demiştim ve yazarın diğer kitaplarını da okumaya başlamıştım. "Kar Kurdu"nu beğenmiş olmama rağmen, klasik "Amerika herkesi döver" kitabı "8. Gün"de hayal kırıklığına uğrayıp bir ara vermiştim.

Uzun zamandır Sakkara'nın Kumları'nı raflarda görüyordum, hem Glenn Meade yazmış hem de konu Mısır'da geçiyor diye merak ediyordum ve sonunda okudum.

Günümüzde başlayıp 1940'ların başına kadar giden bir kitap, ve Mısır'da başlayıp, yine Mısır'a dönen.

Kitabı bir gazetecinin sesinden okuyoruz denebilir, bir ölümün arkasından araştırma yaparken Harry Weawer ile karşılaşması ve yıllar önce denenmiş bir suikast hakkında öğrendikleri kitabın konusunu oluşturuyor.

1939'da Mısır'da yapılan arkeolojik bir kazıdan sonra yolları ayrılan Harry Weaver, Jack Halder ve Rachel Stern'in, yıllar sonra yine Mısır'da ve bu sefer Roosevelt'i öldürmek/korumak amacıyla buluşmasının öyküsü.

Kitabın sonu öyle tahmin edilemeyecek bir şey değildi maalesef ve elden bırakılamayacak kadar sürükleyici de değildi ama yine de güzeldi diyebilirim.

Kitapta dikkatimi çeken konulardan biri Roosevelt ve genel olarak İngilizlerin övülmüş olması ve 16.sayfada görüp bütün kitap boyunca aklımı kurcalayan bir cümle;

"Ellisine merdiven dayamış olmama rağmen..."

Birinci tekil şahıstan bahsederken "ellisine" ne kadar doğru olmuş emin olamadım, tabi alternatifi ne olabilir onu da çok kestiremiyorum ama göze batıyor bence.


Chako

19 Haziran 2012 Salı

Sisle Gelen Yolcu

Yazar adı : Jean-Christophe Grange

Kitap adı : Sisle Gelen Yolcu




Uzun zamandır Jean-Christophe Grange'in bir kitabını okumamıştım, geçen hafta rafta görünce "nasılsa okurum bir ara" diyerek aldım ve cumartesi gecesi kitaba başladım. 48 saat bile geçmeden kitabın bitmiş olması ne kadar sürükleyici olduğuyla ilgili bir fikir verir sanırım. Özellikle 169.sayfadan sonra kitap resmen akıp gidiyor.

Kitapta resim var, mitoloji var, psikiyatri var. Bunların yanı sıra da evsizler, uyuşturucu bağımlıları ve elbette cinayetler, bulunamayan katiller var.

Anais Chatelet babasının geçmişini sırtında bir yük olarak taşıyan genç ve güzel bir başkomserdir ve çocukluğundan beri devam eden bazı psikolojik sorunları vardır. Ama kitapta iç dünyasını daha derinlemesine incelediğimiz insan o değil de psikiyatr Mathias Freire'dir.

Mathias'ın dışında Victor Janusz, Narcisse, Nono, François Kubiela'nın yaşamlarından bölümler de görüyoruz. Hepsi biribirinden bağımsız görünen, farklı şehirlerde yaşayan bu karakterlerin arasındaki bağ ise ancak kitabın son sayfalarında netleşiyor.


"ben gölgeyim.
ben avım.
ben katilim.
ben hedefim.
kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak!
peki ya diğeri de bensem?"

Kitapların sonlarını genelde tahmin ederim ama bu kitabın sonunu okuyarak öğrendim.
Bakalım siz tahmin edebilecek misiniz?


Chako

18 Haziran 2012 Pazartesi

Meyhane - L'Assommoir

Kitap adı: Meyhane

Yazar adı: Emile Zola



İlk defa Emile Zola'nın bir kitabını okudum; "Meyhane". Uzun zaman önce aldığım ama bir türlü başlayamadığım bir kitaptı ve başlayınca da bırakamadım.

Gervaise'in Lantier ile olan ilişkisinin bitişiyle başlayan öyküde ilk olarak çalışkan bir kadının, çalışkan bir annenin çabasını görüyoruz. Sevdiği adam tarafından terk edilen kadının, çocuklarından aldığı güçle kendi yağında kavrularak hayatını sürdürme çabası, Coupeau ile tanışması ve evlenmesi ile iyileşerek devam eder. Mutlu ve çalışkan çiftin çabası, dürüstlükleri ve ahlaki zenginlikleri, Coupeau'un geçirdiği kaza ile birlikte yavaş yavaş kaybolur ve ondan sonra bir ailenin çöküşünü görürüz.

Kenar bir semtte yaşayan insanların var olma çabasının, ahlaki çöküş ve tembellik ile nasıl da sekteye uğradığının ve engellenemez düşüşünün öyküsü bu kitap. İnsanların kıskançlıklarının diğerlerine verdiği zararı görüyoruz ve destek olması gereken akrabaların verdikleri zararları. Kan bağının kopartılamayışı, dolayısıyla insanı sarıp sarmalayarak dibe çekmesini görüyoruz.


Dikkatimi çeken konulardan birisi Gervaise'in oğulları ve onların öyküden çıkarılışı. Daha iyi bir yaşam için gönderilen çocukların, alkol ve tembellik batağına saplanan bir anne tarafından unutulmaları. Genel olarak tüm kitaplarda, filmlerde annelerin çocuklarına olan sevgisinin ve bağının öneminden bahsedilir. Bu kitapta bu bağların nasıl zayıflayarak yok olduğunu da görüyoruz. Sonlara doğru unutulan çocuklardan Etienne'in annesine gönderdiği para kadının hayatını kurtarır, ama kadın yine de düştüğü kara delikten çıkmaya çabalamaz.

Kitabın arka kapağında Emile Zola kitabını en iyi şekilde özetlemiş aslında; "Bu eyleme dökülmüş bir ahlak dersidir".

Tavsiye edilir.


Chako

26 Ocak 2012 Perşembe

Çalğı Çengi

Türk filmleri konusunda özellikle de komedi filmleri konusunda ön yargıları olan bir izleyici olarak izlediğim filmin yaklaşımı çok samimi film küfürler içerse bile bunlar yerli yerinde yerleştirilmiş. 

Gülmüyorum kardeşim diyenlerin sorunlarının derinden olduğunu düşündüğüm film. 

Ünlü bir şarkıcı olup günde "20.000 TL " kazanabilecek bir sanatçı olmayı hayal eden iki Teyze oğlunun hikayesini anlatmaktadır. Yine bir sünnet dügününde kuliste tanık oldukları bir olay üzerine mafya ile başları belaya giren teyzeoğullarının  hikayesi 

uzun lafın kısası...

son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri.