16 Nisan 2011 Cumartesi
Uçurtma Avcısı
Kitap adı: Uçurtma avcısı
Yazar adı: Khaled Hosseini
Okuduğum bir kitabı çok beğendiysem tekrar okurum. Her okuyuşumda daha önce kaçırdığım bir ayrıntıyı farketmeyi severim. Mesela Charlotte Bronte'nin yazdığı "Jane Eyre" kaç defa okuduğumu hatırlayamadığım bir kitaptır. Yeşil üzerine bordo çizgili bir kapağı olan, kısaltılmış bir baskısı vardı elimde, her sene en az iki defa (biri yaz tatilinde, bir de şubat tatilinde) okurdum.
Bu dönem ortaokul yıllarıma denk geliyordu. Daha sonra liseyi bitirmeye yakın bir zamanda, elimdeki kitap yerine, kısaltılmamış bir baskısını okudum ve kitapla vedalaştım. Neden bilmiyorum ama bir daha o kitabı okuma isteği duymadım.
Uçurtma Avcısı da ikinci defa okuduğum bir kitap. İlk olarak geçen yıl okumuştum, yazın sonlarına doğru. Bir arkadaşıma tavsiye ettikten sonra, bir kez daha okudum ve yine beğendim.
Zengin bir babanın oğlu olan Emir, hizmetkarlarının oğlu olan Hasan'la birlikte büyür. Hasan'ın sevgisi ve sadakati çok büyüktür.
"İlk sözcüklerimizi aynı çatı altında söylemiştik.
Benimki Baba idi.
Onunkiyse Emir. Benim adım."
Emir'in çocukluğu onu doğururken ölen annesinin yokluğunu, baba sevgisiyle doldurmaya çalışarak geçer ve babasından sevgi bekleyerek.
"Hasan ağlıyordu. Ali onu kendine çekti, şefkatle kucakladı. Daha sonra kendime, Hasan'ı kıskanmadığımı söyledim. Hem de hiç."
Hasan sevilmeyen bir etnik gruba mensuptur ama cesareti ve yüce gönüllüğü sebebiyle Emir ezildiğini hisseder.
"Bana döndü. Saçsız kafasından birkaç ter damlası yuvarlandı. "Sana hiç yalan söyler miyim, Emir Ağa?"
Birden onunla azıcık oynamak istedim."Bilmem, söyler misin?"
"Onun yerine pislik yemeyi yeğlerim" dedi gücenmiş bir ifadeyle.
"Gerçekten mi? Yapar mısın?"
Şaşırmıştı: "Neyi yapar mıyım?"
"İstesem pislik yer misin?" diye sordum.
...
Gözleriyle yüzümü uzun uzun araştırdı. Orada, o vişne ağacının altında oturan ve ansızın birbirine bakmaya, gerçekten bakmaya başlayan iki çocuktuk.
...
"İsteseydin, yerdim," dedi sonunda, doğruca gözlerimin içine bakarak. Gözlerimi kaçırdım. Bugün bile, Hasan gibi söylediği her sözü inanarak, içtenlikle söyleyen insanların gözlerinin içine bakmakta zorlanırım.
"Ama merak ettim" diye ekledi."Benden böyle bir şey ister miydin, Emir Ağa?" Şimdi de o beni küçük bir sınavdan geçiriyordu. Onunla oynayacak, sadakatini sınayacaksam, o da benimle oynayacak, dürüstlüğümü sınayacaktı.
Bu sohbeti başlattığıma bin pişmandım. Zorla gülümsedim. "Aptallaşma, Hasan. Böyle bir şey yapmayacağımı bilirsin."
Hasan da gülümsedi. Ama onunki zoraki değildi. "Bilirim" dedi. Özü sözü doğru olanların ortak yönü de budur. Karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanırlar."
Okuma yazma bilmeyen Hasan'a Emir kitaplar okur, Hasan da hayranlıkla dinler. Bir gün okuduğu kitabı bırakıp, bir hikaye uyduran Emir Hasan'ın çok beğenmesi üzerine kendi öykülerini yazmaya başlar. Babasından bu konuda teşvik almayan Emir'e destek veren kişi, babasının arkadaşı olan Rahim Han'dır. Aşk acısı çekmiş, sadık Rahim Han.
"Kız çok acı çekerdi."
Hasan'ın sadakatine karşılık veremeyen Emir, hayatının en büyük hatasını yapar ve bu hatayı telafi etmek yerine, kaçmaya çalışır. Aradan yıllar geçip, ülkedeki değişim hayatlarını da değiştirince, ülkelerinden ayrılmalarına rağmen, hiç bir şeyden kopamadığını görünce anlar Emir. Geçmişten kaçamazsın.
Yıllar içinde kendini sorgular ve babasını. Davranışlarını irdeler ve sonunda sebeplerini de öğrenir.
"Nasıl bir baba olurum? Tıpkı Baba gibi olmak istiyordum; ona hiç mi hiç benzemek istemiyordum."
Rahim Han yıllar sonra yeniden Emir'in hayatına girer ve ona "yeniden iyi bir insan olma" şansı tanır.
Geçmişine döner Emir'i görürüz hem de yıktıklarını yeniden yapma çabasını.
Tavsiye edilir.
"Senin için bin tane olsa yakalarım"
Chako
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
uçurtma avcısının filmini izledim baya duygusaldı o yüzden kitabını okumaya cesaret edemedim.ama tavsiyeni yazdım bir yere
Yorum Gönder